16 Ekim 2010 Cumartesi

MÜZİKTE KURUMSALLAŞMA SÜRECİ

ÇİZELGEYİ BÜYÜTMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYINIZ

CUMHURİYET DÖNEMİNE DOĞRU



“Dünyanın her türlü ilminden, keşfiyyatından, terakkiyatından istifade edelim, lâkin unutmayalım ki, asıl temeli kendi içimizden çıkarmak mecburiyetindeyiz”[1]
Mustafa Kemal Atatürk


İstiklal Marşı'nın Kabulü:

Türk Kurtuluş Savaşı'nın en zorlu döneminde, bir millî marşa gereksinim duyuldu. Bunu dikkate alan göz M.E.B. 1921 yılında bir şiir yarışması düzenledi. Yarışmaya toplam 724 şiir gönderildi. Kazanacak şiire para ödülü konduğu için başlangıçta Mehmet Akif katılmak istemedi. Ancak millî eğitim bakanı Hamdullah Suphi'nin (Tanrıöver) ısrarı üzerine, ödülsüz olmak şartıyla o da şiirini gönderdi.

Yapılan seçim sonunda, Mehmet Akif'in 20 büyük çoğunlukla TBMM'nce İstiklâl Marşı kabul edildi. Mehmet Akif’in (Ersoy), Şubat 1921'de yazdığı "Kahraman Ordumuza" başlığını taşıyan şiiri 12 Mart 1921 günü kabul edildi. Aynı yıl bir de beste yarışması açıldı, ama kesin bir sonuç alınamadı. Bunun üzerine Millî Eğitim Bakanlığı'nca Ali Rıfat Çağatay’ın (1867–1935) Acemaşiran bestesi uygun görülerek, okullara duyuruldu. 

Ali Rıfat Çağatay (Besteci)

1924'ten 1930'a kadar marş bu beste ile çalındı. O yıl bunun yerini, C.S.O. şefi Osman Zeki Üngör'ün 1922'de hazırladığı bugünkü beste aldı.
Osman Zeki Üngör (Besteci)

Okullaşma Süreci:
Atatürk evrensel anlamda kabul görecek, çağdaş bir eğitim kurulması anlamında müzik okulları kurulması ve böylelikle kulaktan kulağa olan eğitim sisteminin, resmi ve somut bir eğitim sistemi şekline dönüşmesini sağlayacaktı.
  Önceleri, ilk tiyatro kurumu olan Darülbedai’nin (Güzellikler Evi) bünyesinde müzik kolu adı altında başlayan çalışmalar, bir süre sonra bu kurumdan koparak, Darülelhan (Melodiler Evi) adı altında yapılandı. Kurumsal anlamda ilk müzik okulu olan Darülelhan, 1917’de kuruldu ve devlet konservatuarının temelini oluşturdu. İlk dönemlerinde Darülelhan’da yalnızca geleneksel müzik öğretilmekteydi. İleriki dönemlerde polifonik müzik müfredata eklendi ve bu kurum İstanbul Belediye Konservatuarı adını aldı. Karma eğitim veren Darülelhan’ın idari birimi ve hocalarının çoğu Türk’tü.
Bir Darülelhan Konser Programı Örneği[2]
DÂRÜ’L – ELHAN ŞU’ÛNU [HABERLERİ]
Müessesmiz Kış Devre-i  tedrîsiyesinin hitamı münasebetiyle Martın yirmi sekizinci Cuma günü (Galatasaray Lisesi) salonunda bir müsamere-i mûsikîyye tesbit etti. Program ile konser hakkında gazetelerin mütalaatını âtiye [aşağıda] derc  ediyoruz.
Garp Musikisi Şubesi:
Talebe ve Talebâttan Müteşekkil Orkestra:   
       (Muallim Ekrem Bey)
a.        Mazurka          Bukerini
b.        Serenad          Ayınsberg

        Piyano Solo beşinci
Konserto Bethoven
(Âtıf Efendi tarafından Muallim Hege Efendinin refakâtıyla)
                                    a. Teganni-Duo.
                    Siyah kuşlar            Mendelson
(Afife ve Mâcide Hanımlar tarafından) 
b.        Teganni-Solo
Tan Havzer             Vagner
c.        Şikâyet            Musa Süreyya
(Afife Hanım tarafından)
d.        Teganni-Solo
Gearik
(Mâcide Hanım tarafından)

        Keman Solo Mi bemol
Major Konserto… Mozar
(Mutahhare Hanım tarafından Atif Efendinin refakâtıyla)
  
         Talebât Korosu (Soprano, Metzosoprano, Kontralto) (Muallim Manas Efendi)
a.        Samson Dalila Sen-Sans
b.        Bafrikan                          Mâyerbeyer
c.        Nenni                              Şuman



Şark Musikisi Şubesi
Eski Musiki Eserleri  Talebât tarafından
          Acemşiran Faslı       (Muallim Ziya Bey)
a.        Peşrev                                            Emin Ağa
b.        Zencir Murabba                               Dede Efendi
c.        Muhammes Murabba             Zekai DedE-Efendi
d.        Ağır Semai                                     Dede Efendi
e.        Yürük Semai                                  Dede Efendi
f.         Saz Semaisi                                   Emin Ağa
(Raks Parçaları Talebat Tarafından)

         Gerdaniye Makamından Köçekçe takımı
(Muallim İ. Hakkı Bey)
a.        Küğad                                            İsmail Hakkı Bey
b.        Ağırlama                                         Haci Arif Fâik Bey
c.        Dâgî                                      Bestekârı Meçhul
d.        Aydın                                             Tanbûri Mustafa Çavuş
e.        Aydın                                     Bestekârı Meçhul
f.         Türk Aksağı                                    “                      “
(Yeni Musiki Eserleri Talebat Tarafından)

          Tarz-ı nevîn (Muallim Sedad Bey)
a.        Peşrev                                            Sedad Bey
b.        Şarkı                                              “       “
c.        “ “                                                   “       “
d.        “ “                                                   “        “
e.        “ “                                                   “       “
f.         Longa                                            “       “
g.        Sirto                                               “       “


[1] A.A.Saygun; “Atatürk ve Musiki” s. 54 [Konya Türkocağı’nda gençler ile konuşma ; cilt 2, s. 141]
[2] Gönül Paçacı; “Cumhuriyet’in İlk Sesleri”; s.14 [Darü’l Elhan Mecmuası (Dergisi), 1 Nisan 1340 (1924) No:2, s.98]

11 Ekim 2010 Pazartesi

(Sivil) OSMANLI BESTECİLERİ

1874 ’de sayıları kırkı bulan Ermeni gençler, Beyoğlu’ndaki Hacopulo Han’da müzik öğretmeni Dikran Çuhacıyan (1837-1898) denetiminde müzik çalışmalarına başladılar. Çuhacıyan’ın besteleri olan "Arşag I" ve “Arşag II” operaları (1868), "Arifin Hilesi", "Leblebici Horhor (Ağa)" gibi pek çok operetlerini sahnelediler. Bunlardan "Arif‘in Hilesi" (1872) ilk Türk opereti olma özelliğini taşır. “Leblebici Horhor” (1875), dönemin en popüler operetidir ve 1923’te Muhsin Ertuğrul tarafından filme alınır. Anadolu’dan İstanbul’a gelen saf bir köylünün başından geçen olayları, neşeli şarkılarla canlandıran bir kurgusu vardır. Bunlardan “Biz Köroğlu Yavrusuyuz” gibi şarkılar, Çuhacıyan’ı dönemin popüler bestecileri arasına sokmuştur. 
 (http://www.sinematurk.com/film_genel/4909/Leblebici-Horhor)
Bu yapıtlarda çokseslilik ve orkestralama düzeyinin çok basite indirgenerek, ezginin egemen olduğu görülmektedir. Buradaki amaç, Türk halkının Batı müziğine alıştırmaktır, yakınlaştırmaktır. Bu tür yapıtlar aynı zamanda Fransız ve İtalyan opera kuruluşları tarafından misafir edilirler ve böylelikle ‘kanto’ geleneği de başlamış olur. 1910 – 23 arasında etkinlik gösteren “Milli Osmanlı Operet Kumpanyası” Çuhacıyan’ın opera ve operetlerini sahneler.

-          19.yy. ortaları: Yabancı asıllıların çoksesli batı müziğine gösterdikleri ilgi de zamanla o dönemin tanınmış bestecilerini beraberinde getirdi. İstanbul evlerinde özel konserler ve dinletiler düzenleniyor, müzik eğitimine verilen önem gün geçtikçe artıyordu. II. Meşrutiyet ’ten sonraki yıllarda gayri-müslim bir piyano öğretmeninden ders almak, sanki gelenekselleşmiş bir alışkanlıktı. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren saray çevrelerinde kabul görmeye başlayan çok sesli müzik, kavramı belirli kesimlerde ve özellikle zengin çevrelerde müzik eğitimine önem verilmesine yol açmıştı.

-            Operet, kanto vb. müzikli tiyatro oyunları geleneği ise II. Meşrutiyetin ilanına (1908) dek sürmüş ondan sonra ise tiyatroların tahrip olunmasıyla bu gelenek yok olmuştur.

Bunların ötesinde, cumhuriyetin ilanına kadar, ülkemizde senfonik müzik alanında dikkate değer bir çalışmanın kaydına henüz rastlayamıyoruz. Yani Türk asıllı türde herhangi bir icra olayından hiç bir kaynak söz etmemektedir. Cumhuriyet’in ilanına ve ilk dönemine dek Türkiye’nin en dikkate değer iki çok sesli müzik bestecisi İsmail Zühtü (Kuşcuoğlu) (?-1924) ve İstanbul’da yetişen Ermeni kökenli bestecisi Edgar Manas‘tır (1875-1964). İsmail Zühtü’nün bazı marşları dışında, bestelediği senfonik eserlerin hiçbiri bugüne kadar icra edilmemiştir. İzmir ‘de müzik öğretmenliği yaptığını, A. A. Saygun’a ilk ders veren kişi olduğunu ve “Tezer” isimli bitmemiş bir operası olduğunu biliyoruz.  Edgar Manas ise 13 yaşında, babasının ölümü üzerine Venedik’te yetişir ve Padova konservatuvarının füg ve kontrpuan bölümlerinden mezun olur. 1905’de İstanbul’a döner ve çeşitli kurum ve kuruluşlarda şeflik ve hocalık yapar. Kendisi, Hüseyin Saadettin Arel başta olmak üzere birçok müzisyenin de hocası olmuştur. Cumhuriyet’in kurulduğu 1923’de Darülelhan’da (Belediye Konservatuvarı) müzik öğretmenliği yapmıştır (Armoni, kontrpuan, piyano dersleri). İstiklal marşının armonisi ve orkestrasyonu kendisine aittir. Ayrıca ilk Türk Kadınlar Korosu’nun da (Konservatuvarda) kurucusu olmuştur

Cumhuriyetin ilanının yankılandığı o günlerde, 19 yaşında bir gençte, Fransa’da müzik eğitimini tamamlayarak, çantasında 4 opera taslağıyla yurda döner. Bu genç Cemal Reşit Rey'dir ve tıpkı Manas gibi, Darül Elhan’da öğretmen olarak göreve başlayacaktır...

BATILILAŞMA SÜRECİ

B] BATILILAŞMA SÜRECİ
2] Tarihsel ve sosyo-kültürel açılardan müzikte Batılılaşma sürecinin ele alınması

-          1543 / Fransız – Osmanlı antlaşmaları takibi yeni oluşum:
Aslen Batılı ülkelerle sanatsal iletişim Fatih döneminde (Rönesans) başlamış, mimari ve resim alanında önemli kişiler İstanbul’a gelmiş ancak müzikte bu söz konusu olmamıştır. Kral I.Louis François’nın, 1543 Fransız – Osmanlı antlaşmaları ardında Kanuni’ye bir çalgı takımı göndermesi ilk resmi girişim olarak sayılmakla beraber Kanuni’nin “Bu musiki cenk ruhunu bozar” gerekçesiyle bu takımı geri göndermesiyle son bulur. Ne var ki “Frenk işi” anlamında ¾’lük ölçü (Freng çin) kalır.

-          Bu ve benzeri gelişimler aralıklarla devam eder ancak III. Selim dönemine dek ciddi bir yol kat edilmez. III. Selim tam Fransız Devrimi dönemi tahta çıkmıştır. Devrim sonuç ve yansımalarını öğrenmek için Alman, Rus ve Fransız elçilerini gönderir. Merak ettiği konulara müzik de dâhildir.

Operanın saraya ilk kez takdimi (III. Selim, 1797): III. Selim, Berlin elçisi Ahmet Aziz Efendi, Petersburg elçisi Rasih Efendi ve Paris Elçisi Seyit Mehmet Efendi’den opera hakkında ayrıntılı bilgi edinir. Bununla da yetinmez; 1797’de bir opera getirip sarayda oynatır. Pek itibar görmediği anlaşılan operayla ilgili Saray Sır Kâtibi’nin notu şöyleydi: “Dün gece, Topkapı alay yerinde opera adlı ecnebi oyunu gösteren Frenklerin temaşa ettikleri çengili, çalgılı oyun ve konuşmaları, dimağa sıkıntı ve nezle getiren is ve pasları ve taklitleri hatırlanıp söyleşilerek eğlenildi…”
≥ III. Selim katledildi. Bu sürece değin Batı müziğinin kendisi değilse de, çalgıları Osmanlı’ya taşındı.

Müzikte Batılılaşmada gerçek adımlar: Yeniçeri ordusunun II. Mahmud tarafından lav edilişini takiben, 1828’de kurulan Muzıkayı Hümayun’un (Mızıka-ı Hümayunü Cenab-ı Mülükâne) başına (ilk yöneticisi Fransız Manguel’in başarısızlığının ardından) Giuseppe Donizetti’nin geçmesiyle çalışmaları hız kazanır. Muzıkayı Hümayun marşların sokaklarda çalınmasıyla halk açılmaya başlar:[Dinleti: G. Donizetti; “Mecidiye Marşı”].
Bu kurum gelecekte hem müzik eğitim kurumlarının hem de Riyaseti Cumhur Filarmoni Orkestrası’nın (1932) temelini oluşturacak ve pek çok müzisyenin yetişmesine ön ayak olacaktır. Yabancı şefler döneminin ardından 19.yy.’ın sonlarına doğru Türk şefler dönemi başar ki bunların arasında Zeki Üngör de vardır.[Dinleti:  Z. Üngör; “Güzel bir Kız Salıncakta”].

-          Tanzimat dönemi: 1839’da İstanbul’da açılan Fransız Tiyatrosu’nda sarayın dışında müzikli oyunlar sergilenmeye başlanır (müzikaller, operetler ve kanto geleneğinin ortaya çıkışı). 1840’larda ise Naum Tiyatrosu’na İtalyan opera kumpanyaları gelir.

-          1868: Güllü Agop’un, Gedikpaşa Tiyatrosu’nda ilk Türk operetleri (örn. Kemani Hayri Bey’in Pembe Kız, Çengi operetleri) ve daha sonra operaları sergilenir (bkz. Dikran Çuhaciyan).

-          1880’lerde Muzıkayı Hümayun, farklı askeri bandolarla yapısal bir açılıma girer. Saffet bey saray orkestrasıyla senfonileri yöneten ilk şef olur. Zeki Bey ise bu orkestranın ilk Avrupa turunu yapan direktörü olur (1917). Tazimatla gelen hareketlilik, İstibdat’a kadar sürer (1882-1884). Ondan sonra ise II. Meşrutiyete kadar bir suskunluk olur.

Özetlemek gerekirse, kuruluşundan II. Meşrutiyet’e kadar (1908) Muzıkayı Hümayun’un belli başlı görev ve yapılanmaları şunlar olmuştur:

1] Donizetti’nin zamanında küçük bandoların kurulması. Buradaki müzisyenlerin Hamparsum notasıyla eğitilmesi ve İtalya’dan, hocalarıyla birlikte çalgıların sağlanması. Söz konusu bandoların, saraydaki görevlerinin yanı sıra, halka açılımı.

2] 1857-1861 arası bir kadınlar bandosunun kuruluşu (“Harem Bandosu”)

3] Sarayın geleneksel topluluğu “Fas-lı Hümayun” (Fasıl Heyeti) un ikiye ayrılması: “Fas-lı Atik” ve “Fas-lı Cedit” (çok sesli Türk müziği denemeleri). Burada ilginç olan bir diğer nokta da hem batı, hem de doğu çalgılarının aynı toplulukta yer almasıydı (ud, ney, keman, gitar, flüt, lavta vs.)

4] 1894’te sadece erkeklerden oluşan bir koronun kurulması ve konser vermesi

5] Dikran Çuhaciyan gibi yetenekli gençlerin yurt dışında müzik eğitimi almalarının sağlanması

6] Muzıkayı Hümayun’un aynı zamanda bir okul işlevi görmesi: Çalgı eğitimi, müzik tarihi, armoni vb. derslerin verilmesi. Bu girişimleri ilk kez verilen evrensel bir müzik eğitimi olarak ele almak mümkündür

7] Hem geleneksel hem de batı tarzının bir arada yürütülmesi
(Batı: Bando, orkestra; geleneksel: Fasıl heyeti, Müezzinler topluluğu)

8] Abdülhamid döneminde bu iki ana dala yeni bölümler eklenmesi:
Opera/operet, tiyatro; geleneksel anlamda ise, kukla, Karagöz; ortaoyunu; cambazlık; hokkabazlık.

Cumhuriyet’in ilanından sonra Muzıkayı Hümayun’undan kalan orkestral oluşum, Atatürk tarafından Ankara’ya davet edilir ve 11 Mart 1924’te buradaki ilk konserini verir (Şef Zeki Üngör). 27 Nisan 1924’te ise “Riyaset-i Cumhur Musiki Heyeti” adını alır. Ardından bu orkestra “Riyaset-i Cumhur Filarmoni Orkestrası” (1932) ve en son olarak ise şu anki adı olarak C.S.O. olarak tarihteki yerini alır.

GİRİŞ: Kısa Tarihçe

1.1.  Türklerde Müzik
1.2. Tarihi süreçte yeni oluşum ve ayrışmalar

Türk müziğinin kökleri çok yönlü bir oluşumlar zincirine dayanır:
1)      Geleneksel Müzik (Halk ve Divan Müziği):
a)      Orta Asya’daki Şaman geleneği ve Türkler Anadolu’ya gelene dek geçtiği coğrafi bölgelerin etkisi (Bizans, Antik Yunan ve diğer halklar).
b)      İslamiyet’in kabulüyle İran, Arap ve İslam sanatı etkileri (makamlar)
c)      Osmanlı İmparatorluğu’nun yayılım coğrafyası dâhilinde oluşan etkileşimler

2)      Batı Müziği:
a)      Çok sesli müzikle tanışma süreci (16.yy ve sonrası uluslar arası ziyaret ve antlaşmalar)
b)      Tanzimat[1] (19.yy) ve batılılaşma hareketleri: Tiyatro ve Operet Sanatı (Halka açılım, Burjuvazi)
c)      Cumhuriyet (ideolojisi, cumhuriyet bireyini yaratma) dönemiyle süregelen okullaşma ve kurumsallaşmalar

Osmanlı Devletinde 19.yy. başlarına kadar iki tür (ana) müzik bulunuyordu (halk ve Osmanlı saray müziği). 1826’dan sonra buna Batı müziği de katıldı. Osmanlı ideolojisini, kültürünü, sanatını yansıtan divan müziği olur ve bu durum dönemsel olarak olmasa da içerik bakımından divan edebiyatına koşuttur.
Cumhuriyet kurulana dek Anadolu halkının yaşamı üzerine ciddi bir inceleme yapılmamıştır. Bunun nedeni Osmanlı yönetiminin halkı “sürü” (etrak-ı bi idrak) olarak görmesinden kaynaklanır. Benzer bakış açısı aydınlarda da görülmektedir ki onlar da “avam” olarak niteledikleri halkla ilgili değillerdir. Bu nedenle ancak cumhuriyetin ilanından sonra yürütülen çalışmalar sonucunda halk kültürü ve sanatı hakkında bir fikir edinebiliyoruz. Bu konuda belli başlı isimler: (başta) Halil Bedii Yönetken (Türk Beşleri’nin isim babası), Ahmet Kutsi Tecer, Muzaffer Sarısözen, Türk Beşleri, Béla Bartók …
Araştırma sonuçları
Anadolu’da çok zengin bir kültürel ortam ve miras vardır. İlkel kabile gelenekleri, Fars-Arap-İslam kültürü ile Anadolu’nun bu zengin mirası birleşmiştir. Bu kültür bir bütün olarak halkı, özellikle de köylüleri etkiledi ve 19.yy. ortalarına dek sürmüştür.
Halk Müziğinin Genel Evrimi ve Kronolojisi:
-          16.yy. sonuna değin: Pirlik, Âşıklık, Ozanlık geleneğinin oluşumu
a)      Orta Asya Göçebe kabile toplum yaşamı: Şaman geleneklerine uygun olarak ortaya çıkan törensel müzik
b)      Ön Asya Karahanlılar ve İran-Selçuklu Dönemi: Fars Arap kültürü etkileri, tasavvufun yanı sıra gündelik hayata ilişkin çoğu anonim yapıtlar.
-          17. Yy.: Osmanlı’da değişim dönemi (feodal oluşum), yobazlık ve müziğe saldırı olaylarına karşılık ozanlık geleneğinin din, tarikat, mezhep motiflerinin azalarak yerini dünyevi (özellikle kahramanlık, taşlama, isyan içerikli) motiflere bırakması[2] söz konusudur. Dini motifler ise daha çok tarikatlar tarafından sürdürülmüştür.
-          19.yy. kent –köy ilişkilerinin sıklaşması, kısmi sanayileşme, Batılılaşma çabaları sayesinde halk ve divan müziğinin karşılıklı etkileşimleri görüldü. Halk müziği ezgi ve ritimleri divan müziğine; divan müziği makam-ezgi-ritim-usûl ve çalgıları halk müziğine girmeye başladı.


[1] Tanzimat (Ottoman Reform) Sultan Abdülmecit; 1839 (Gülhane Hatt-ı Hümayunu fermanı); 1876 (Meşrutiyet’in ilanı ile sona erer) Sultan II. Abdülhamit
[2] Dertli ozanın, müziğe “şeytan işidir” dediği ulemaya göndermesi: “Telli sazdır bunun adı/çalan bilir anlar kendi/şeytan bunun neresinde”.

Çağdaş Türk Müziği Üzerine Notlar

Merhaba,

Batılılaşma süreci ve çok sesli müziğe geçiş evreleri; Cumhuriyet dönemi ve kurumsallaşma süreci; Atatürk ve müzik devrimi; Türk Beşleri ve sonrası Türkiye’de çağdaş müzik sanatının gelişimi; konu başlıkları altında topladığım notları sizlerle paylaşmak isterim.

Kaynakça ve ek bilgi, derslerde iletilmektedir. Lütfen takip ediniz.

Yorum ve önerileriniz için şimdiden teşekkürler,

Gökçe ALTAY


Bu blogda kullanılan belli başlı kaynakça:

Gönül Paçacı ''Cumhuriyetin Sesleri'', Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, 1999
Sevda Cenap And Vakfı Kitapları (Onur ödülü alan bestecilere dair tüm kitaplar serisi)
Evin İlyasoğlu ''Çağdaş Türk Bestecileri'', Pan Yayıncılık, Ocak, 1998
Evin İlyasoğlu ''Bir Hekimin Senfonik Öyküsü - Bülent Tarcan'', Dünya Kitapları/Müzik Kitaplığı, 2006 
Yılmaz Aydın ''Türk Beşleri'', Müzik Ansiklopedisi Yayınları
Mehmet Kaygısız ''Türklerde Müzik'', Kaynak Yayınları, 2009 
Faruk Yener ''Bir Usta Bir Dünya - Cemal Reşit Rey'', Sergi Kitapları, 2004
Musıki Mecmuası, Sayı 232 - 250, 1968  
İlhan Mimaroğlu ''Elektronik Müzik'', Pan Yayıncılık, 1991
6. Uluslararası Türk Kültürü Kongresi Bildirileri, Atatürk Kültür Merkezi, 2009
Sadi Yaver Ataman ''Atatürk ve Türk Musıkisi'', Kültür Bakanlığı, 1991
Ahmed Adnan Saygun, ''Yalan'', Sanat Konuşmaları, 1943
http://www.klasiknotlari.com/en/147/Ferit_Tuzun.html 
http://www.turkishmusicportal.org/list_composers.php?cat=8&lang2=tr 
http://www.filozof.net/Turkce/nedir-ne-demek/6595-mizikayi-humayun-nedir-kurulusu-tarihi.html
http://tarihvemedeniyet.org/2009/10/mizika-yi-humayun-marslari.html
http://www.ulvicemalerkin.com/
http://www.necilkazimakses.com/
http://crrks.org/cemal-resit-rey.asp
http://mssf.bilkent.edu.tr/turk/Adnan/
http://www.hurriyet.com.tr/edgar-manas-kimdir-9834700
http://earsiv.sehir.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/11498/18236/001511328006.pdf?sequence=1&isAllowed=y 
http://cemakas2.brinkster.net/muzikdevrimi.htm
http://www.allmusic.com/artist/b%C3%BClent-arel-mn0001531883